25 Nisan 2013 Perşembe

Taşıyamayacağı Yük Verilmez İnsana.

Numune' nin psikiyatri bölümünde delinin onlarcasını gördüm, yalnız bir saatte. Saçını tel tel yolup cebine koyan kadını. Oysa çoktan kel kalmıştı. Ofise, her gün uğrayıp bugün bana iş var mı diye soran bir acayip adam biliyorum. Ve şizofrenler sessizce dolaşıyor aramızda. Doktor, onlara da iş bulun diyor, işverenler öcü gibi korkuyor şizofrenlerden; tekin değiller diyorlar. Peki ama neden öyleler? Her biri kim bilir neler gördüler. 
Allah, taşıyamayacağı yükü vermez insana. Mı? Acaba. Bir yanlış anlaşma olmalı. Rab merhametli de Deli Apo' yu delirten, M.K.' yi boğazın dibine çeken ne? Ne?
Hayatın ağırlığı işte. Öyleyse neden Allah taşıyamayacağın yükü vermez diyorlar?
Kuru insan tesellisi mi? Değil. Laflar ezbere söylene söylene manasını yitiriyor. Yazık! 
Bence şöyle, sır şu: Allah' ı yanına alırsan taşıyamayacağın yük kalmaz, demek bu. Ne de olsa sonsuz güce sırtını dayıyorsun. Esas mesele Rabbi yanına almakta. Almazsan hayat pek de fevkalade koyar adamoğluna!
Netice: " Başına onca musibet geldi,  yıkılmadın. Sen çok güçlü birisin." derlerse " Güç insandan değildir, Allah' tan gelir." de.

20 Nisan 2013 Cumartesi

Neredesiniz Nikomb?

Yüksekçe bir yamacın üzerinde oturuyordu kadın.
Tekdüze manzaraya karşı; ağaca, ormana. Hayata karşı; insana.
Nasıl ki benziyorsa bir çam bir çama herkes de öyle; benziyordu insan insana.
Hep konuşanlar, ağzı bozuklar, boşboğazlar; çok bilenler, bir şey öğrenince her şeyi belledim sananlar; durmaksızın yiyenler içenler, tembeller.
Yüksekçe bir yamacın üzerinde oturuyordu kadın. Tek başına.
" Off." dedi, sıkılan içinden bir nefes üfledi. 

17 Nisan 2013 Çarşamba

Tasavvurlarımız Kadar Etkileyici Değil Dünya.

Klasik bir metin üzerinden yola çıkarak, bu kadar gelişmiş teknolojiyi kullanarak ve bunca ödüllü usta oyuncuyla nasıl böyle başarısız olunur? Yazık değil mi mahvettiğiniz ' Les Miserables' a. Ne Jan Valjan benim hayalimdeki kadar yakışmış Jan Valjanlığa, ne bir başkası üstlendiği role.
Ve yine okumayı izlemeye tercih etmekteyiz. Maalesef tasavvurlarımız kadar etkileyici değil dünya.

12 Nisan 2013 Cuma

Öyle Bir Kitap Arıyorum Ki Bütün Hayatımda Bıkmadan Hep Onu Okuyayım.*

Her birimiz aynı kitabın bir değişik sayfasını ömrümüzün sonuna kadar okuyor ve tecrübe ediyoruz sevgili Peyami Safa. Adına da dünya diyorlar.
* Bir Tereddüdün Romanı/ Peyami SAFA

1 Nisan 2013 Pazartesi

Sahibi olsaydın düşmanı olmazdın.


“ Bunlardan benim de olmalı. Şuna bir bak, kız gibi.” dedi. 
Hemen önümüze park eden lüks BMW’ yi gösteriyordu.
“ Bu kadar da gösterişten haz etmiyorum ben. Mütemadiyen değişen eşyalardan.” dedim burun kıvırarak. Dünya, dünya, her taraf dünya. Yan yan bakıp tavrıma gülümsedi.
“ Sahibi olsaydın düşmanı olmazdın.”
Cümlenin çarpıcılığından ürpermemek için önce düşündüm. Olmaz mıydım? Böyle bir arabam olması hoşuma gitmez miydi? Cevabı bulunca iliklerime dek ürperdim bu kez. Korktum dönek kalbimden. İmkanın yokken düşmanı olmak kolay tabii. Ama ya Allah lütfederse? Paçama yapışan lüksü elimin tersiyle itebilir miyim? Oysa, şiddetle düşmanı olduğum tatlı şeylerin sahibi eylemesin Allah beni, derken bile tereddütteyim.