Adına A diyelim, bir çocuk, babasının hadsiz öfkesine şahit oluyordu. Hüngür
hüngür ağlatıyordu annesini pis herif. Şu haliyle bir yabancı kadar yabancıydı
ailesine. Bir yerli kadar vahşi. Araya girip biricik annesini kurtarmak istedi
A. Bir tokat da o yedi. Ertesi sabah, hınç içinde okula giderken bir tenhada
toplanmış altı çocuk gördü. Aralarına birini almışlar; alay ediyor,
tartaklıyor, hırpalıyorlardı. Annesini babasından kurtaramayan A, bütün kinini
bunlardan alabilirdi. Dalların çöplerin arasından demir bir çubuk buldu.
Gömleğinin içine gizledi. Savunmasız birini kıstırmak neymiş gösterecekti. Çete
liderini belirledi. Takip etti. Yalnız yakaladığı bir fırsatta demir çubuğu
çıkarıp düşmanının başına başına vurdu ta ki kanlar içinde bayıltana kadar. Oh
rahatlamıştı. Kötünün hakkı kötüye iade edilmeliydi. Sonra bir gün beş
yaşındaki kardeşiyle parkta oynarken yirmili yaşlarda büyük bir adam karşısına
çıktı. Yanında da başı kaşı yarılmış o serseri. Demir çubuğun hesabını sormak
istedikleri belliydi. Lanetler, abi kardeşi bir güzel dövdüler.
A ile altı çocuğun arasından kurtardığı arkadaşı, eski eşyaların arasında
havai fişek buldular. Orasını burasını kurcaladılar. Bununla bomba yapabilir
miyiz, dediler. İnternetten de yardım alarak kendi çaplarında bir şey yaptılar.
A’ nın arkadaşı sordu:
“ Ne yapacağız bununla?”
“ Bizi döven o lanetlerin arabasını uçuracağız.”
“ Başkaları zarar görürse ya?”
“ Pazar sabahı herkes uyurken yapacağız, kimse zarar görmeyecek.”
O gün geldiğinde bombayı arabanın altına koydular. Fitili ateşlediler.
Uzaklaştılar. Ancak bir anne ve kızı sabah koşusuna çıkmıştı. Otoparka doğru
geliyorlardı. Bunu gören A’nın arkadaşı onlara doğru koştu. Bağırdı.
“ Gidin buradan! Bomba var!”
Tam o anda büyük bir patlama oldu. Üçü de havaya uçtu. Kanlı yanıklarla
yere düştüler. Tuz buz olmuş kemikler etrafa saçıldı. Annesinin dayak yemesine
öfkelenip çıldıran A, tek arkadaşının, bir annenin ve bir de küçücük bir kızın
patlayıp savruluşunu dehşet içinde seyretti. Polisler tarafından götürülüp
sorguya çekildi. Şanslıydı ki herkes ağır yaralanmış kimse ölmemişti ve yine
şanslıydı ki henüz çocuktu. Ancak çocuklar çabuk öğrenir. Şiddeti de sevgiyi
de. Serbest bırakılınca doğru hastaneye arkadaşının yanına koştu. Ancak sarışın
anne oğlunu bu hale sokan küçük piçi duvara yapıştırdı sinek gibi, yüzünü
elleri arasında ezdi ezdi. Boğazını sıktı ta ki bir doktor A’ yı ellerinden
alana kadar. Ağlayarak kadının yanından kaçtı A. Yüksekçe bir binanın tepesine
çıktı. Koşup atladı aşağıya. Öldü.
Öfkenin ölümler doğurduğu gerçek hikayeler, o günden bugüne değin
anlatıldı durdu. Ama kimse dinlemedi, anlamaya çalışmadı, öğrenmedi. Günlerden
bir gün bir görevli güzel bir park içindeki insanları dürtükledi, bağırdı, çağırdı,
kovdu dövdü. Haksızlığı duyan başka insanlar da olaya dahil oldu. Kavga, kalabalık
doğurur; kalabalık şiddeti. Yoktan yere insanlar ölür. Öldüler de. Allah rahmet
eylesin. İnsanlar, hataların üzerinde düşünmedikçe daha iyi bir dünya olamaz.
Düşünün. Herkes düşünsün.